Onca Yollardan Sonra Yeniden Yollara Düşmek

Onca Yollardan Sonra Yeniden Yollara Düşmek

Mümkün mü? Tabi ki değil. Zaman geçiyor ve zaman kavramının içinde geçtiğimiz yollar kalıyor. Hiçbir zaman aynı yoldan geçemiyoruz. Ne kozmozdaki kara delikler, ne de Süleyman Demirel’in aşınmayan yolları çare olmuyor. Ne yapmalıyız peki hayatta, üzüldüğümüz, yıkıldığımız yollara başı dik dönmek için, neleri değiştirmeliyiz. Zamanı mı değiştirmeliyiz ya da o kişileri, o duvarları tekrar bir araya mı getirmeliyiz. Olmuyor yapılacak da pek bir şey yok.

Düşsün mü herkes yılgınlığa, yol vermesinler mi kanatlı atlara. Geçti mi diyelim, bitti mi diyelim. Onca yıllardan sonra tekrar geri mi dönelim. Olmamış yaşamların vurgunluğunda, eksik yarınların acizliğinde şu koltukta oturup müzik dinlerken, müziğin içinden çıkardığım cümlelerle bu yazıyı yazarken hala düşünüyorum.

Gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyeceğini bilmek çok ağır geliyor. Milyonlarca kilometre yol aldıktan sonra arkana bakıp, aslında dönmen gereken yola dönemeyeceğini bilmek, özlemek, beklemek ve bilmek. Zor olanı zor diye zorlayıp zorda kalmak çok ağır geliyor.


 

En güzel Deniz henüz gidemediklerimiz mi? Yaşamadığımız günler için hala en güzel günlerimiz diyebiliyor muyuz?


 

Gitmemeli yılmadan umuttan, terk etmemeli gemiyi batarken hayattan ve günü geldiğinde yitmeli insan ses çıkarmadan. Burası gibi değil gideceğimiz memleket, denizi ayrı deniz havası ayrı hava.


 

Uzak değil dünyanın kapıları. Neresi sıla bize neresi gurbet…


Deniz Çetiner