Yarım

Yarım

Herşey yarımdı eskiden.

Çocukken en sevdiğimiz çizgi filmler için koştuğumuzda okuldan eve ya da uyandığımızda bir haftasonu sabahı, bastığımızda televizyonun açma kapa düğmesine mutluyduk, yeterdi bize. Her ne kadar "karlı" gösterse de, uzmanı olmuştuk karasal anten teknolojisinin o yıllarda. Yarım'ı tam yapmaya çalışan yükselticiler bile beceremezdi tamlığı, ne yapsak olmuyordu yani yarımlığın tamlığa dönüşmesi için. Karlıydı görüntü, yarımdı belki ama ruhumuz tamdı dedim ya. Hadi şimdi söyleyin yeni nesil bir çocuğa, akıllı telefonunda oynadığı oyunun "karlı" bir görüntüye sahip olacağını da göreyim. Dünya yarımdı ruhumuz tamamlardı.

Yaşımız büyüdü diye hava atmaya başladığımız yıllardı, ergendik. Okulda kızlar ilgimizi çekmeye başladı evde de internet. Her ikisi de yarımdı, biz de sadece sevgi vardı, diğeri nasılsa bir gün gelecekti. Sevgili bulursan eğer sevişmek bile yarımdı.

Çevirmeli ağ ile tanıştığımız yıllardı. Bağlantı kurma çalışmalarımızın yarısında başarılıydı 33K modem, yarısında başarısız. O kulaklarımızdan hiç çıkmayacak modem sesi bazen yarı da kesilirdi. Büyük bir senfoninin yarı da kesilmesi neyse bizim için oydu.

Diyelimki bağlandık internete o da yarımdı be kardeşim. Bir internet hesabıyla 3 kişi bağlanırdık çok iyi hatırlıyorum. Bağlanmadan önce ev telefonunda aranırdı dostlar, "bir çıksana yarım saat gireceğim" cümleleri her akşam Türkiye'nin telefonlarında onbinlerce kez söylenirdi belki. İnternet hızının yarımlığında, tamamlardık ruhumuzu, indirebildiğimiz ve indirdiğimiz zaman değer verdiğimiz en güzel şarkılarla.

Yarısını dinlediğin kasetin diğer yarısı için, kaseti çıkarıp tersini takman gerekirdi.

Elbisen mi yırtıldı yama diye birşey vardı birader.

Hava soğuk olduğunda çift cam yoktu, tek cam ise yarımmış büyüyünce anladık.

Kış aylarında evin sadece bir odası sıcaktı. Yeterdi tüm aileye tek bir oda.

Yeri geldiğinde sofradaki yemek, yataktaki yorgan bile yarımdı.

Artık yarım birşey kalmadı, ruhumuz dışında.
 


Deniz Çetiner